3 Mart 2012 Cumartesi

Oğuz Atay'ın tek tiyatro oyunu Oyunlarla Yaşayanlar'da, Emekli tarih ögretmeni Coşkun Ermiş Napoleon piyesleri yazmaya çalışırken, komşusu oyuncu Saffet ondan Vodvil türünde oyunlar yazmasını istiyor. Tiyatro patronu Servet ise Antik Yunan dönemi oyunları sipariş ediyor. Oysa Coşkun Bey'in evinde bir başka oyun sahnelenmektedir. Bunamış kayınvalidesi Saadet Nine kendisini ziyarete gelecek Cemil Paşa'yı kurduğu hayaller içinde beklemektedir. Oğlu Ümit, okuldan, dersten sıkılmış bir halde sürekli sulu oyunlar ve taklitler yapmaktadır. Karısı Cemile ise oyunun başında çalışan, evin yükünü dikiş dikerek sırtlamış tek gerçekçi kişi iken o da gerçegin dışına çıkmaya hayalden oyunlar kurmaya başlamıştır.

Çok çeşitli kültürlü, yaşamını sürdürmekle sanat üretmek, düşündüğünü söylemeye çalışmakla ortamın isteklerini karşılamak arasında boğulup kalmış bir emekli tarih öğretmeni ve ailesi çevresinde oyunlarla yaşayan insanlar... Bir yanda hamasi bir tarih, bir yanda güncel gerçekler, bir yanda sanat, bir yanda da geçim sıkıntısıyla süren hayat.

Oyunlarla Yaşayanlar'da emekli tarih öğretmeni Coşkun Ermiş'in dramı. "Oyun nerede başlıyor, yaşam nerede bitiyor?" diye soruyor Coşkun.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Oyunlarla_Ya%C5%9Fayanlar

Yetişkin dünyalarımızda her ne kadar bu dramın içinde olsak da.... çocuklarların dünyasında oyunun başlayıp bittiği yerin belli olmadığı, kendilerini, algıladıkları dünyayı tekrar tekrar yeniden kurguladıkları bir alanın içinde buldukları mekanlarla mümkün yaratıcılığı geliştirmek...kim olduklarını, nerede yaşadıklarını, nasıl bir dünyaya doğduklarını oyunlarla düşünmek...

Sanatçı "ben niye buradayım?" sorusunu kendi araçları ile sorgularken, çocuklar o araçları kullanarak belki de yanıt vermekteler... karşılaşmaktalar....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder